Nedense aklıma geldi bugün iş yerinde çalışırken.
Şimdiki çocuklar, hele de 2000 sonrası doğan kuşak bilgisayarsız ve cep telefonsuz bir hayatı bilmiyor. Hatta anlattığın zaman bön bön bakıyorlar insana. Kendini bir kabahat işlemiş zannediyorsun o zaman, o bakışlara maruz kalınca. Ne yapıyordunuz, nasıl yaşıyordunuz diyorlar haliyle. Çok zor buna cevap vermek. Sahi şimdilerde cep telefonundan ulaşamadığımız arkadaşımıza, kardeşimize, sevgilimize, yakınlarımıza sinirlenip neden ulaşamadığımızın hesabını sorarken; hiç aklınıza geliyor mu-çok değil-15 sene önce bu insanlara nasıl ulaşıyorduk diye. Randevusuna geç kalan sevgilimizi 5 dk. bekleyemeden hemen telefona sarılıp nerde kaldın diye hesap soran arkadaşlara lafım. Teknolojiye fazlasıyla ayak uydurduk. Uydurmak zorundayız zaten.Ama biraz da olsa artık mazi diye tabir ettiğimiz yılları hatırlamak yüzümüzde tebessüme dönüşse fena mı olur?
Cep telefonu ve bilgisayarların hayatımıza girişi başka bir yazının konusu olabilir. Bu yazımda 90 lı yıllarımıza damgasını vuran teyplerimizi, müzik setlerimizi, walkmanlerimizi süsleyen kasetlerden bahsetmek istiyorum.
Mp3 süz yıllardı o yıllar... bir müzikçalara yüzlerce şarkının sığmadığı... istediğiniz şarkıyı istediğiniz an dinleme olanağı bulunmadığı yıllar...ola ki bir şarkıyı çok beğendiniz ve bir daha dinlemek istediniz kasedi başa sarmanız gerekecekti.O da işkenceydi zaten. Şarkının başını kaçırmamak için sürekli teypin düğmesine çat çut basıp sarmayı durdurur dinlerdik. Eğer istediğimiz yere gelmemişse haydaaa bir daha başa sar. Ondan sonra da zaten keyfiniz kaçar dinlemiyorum ulan deyip kapatırsınız.

Hele bir de kasetin içindeki manyetik bant bozulmuşsa ve teypin makarasına dolaşmışsa offf hiç çekilmez. Bir saat manyetik bantı makaradan ayırmak ömür kısaltır sinirden yemin ediyorum. Sonra kasedi çıkarıp deliklerine kurşun kalem sokup sarardık dışarıda kalan manyetik bantı içeri alabilmek için.

Cd de veya mp3 te olduğu gibi sevmediğiniz şarkıyı anında geçme lüksümüz yoktu. O yüzden kaset sarmak muhteşem bir icattı. Üstelik en fazla dinleyeceğiniz şarkı 10-14 adet arasında değişirdi.
Kaset A ve B olmak üzere iki taraflı çalışırdı. Şarkıların yarısı A yüzünde yarısı B yüzünde olurdu. A yüzü bitince kasedi çevirir B yüzünü takardık. Genelde bandrol olan kısım A yüzüdür ve A yüzünde hele de en başlarda sanatçının en sağlam şarkıları olurdu. B yüzünde ise sonlara doğru dandik, kolpa şarkılar olurdu ki bu bile kalemle kaset sarmayı haklı kılacak sebeplerdendir.
Eğer sevdiğimiz bir sanatçı ise ve şarkısını dinlemek istiyorsak kaset alırdık ya da daha önceden para verip almış bir yakınımızdan rica eder, ödünç alır, boş bir kasete kopyalardık(Tabiri caizse çekerdik). Tabi bunun için iki kaset çalarlı bir teybiniz olmalıydı. Orijinal kaseti çalarken diğer kasetçaların kayıt tuşuna basarak bütün kaseti kaydederdik. En güzel özelliği üzerine tekrar tekrar kayıt yapılmasıydı. (Bu arada sevdiğimiz şarkıların listesini yapıp kasetçiden karışık kaset doldurttuğumuzu belirtmeden geçemeyeceğim)
Kasetin üst kısmında sağda ve solda bulunan küçük tırnakları kırınca tekrar kayıt yapmazdı ve biz bunu keşfettiğimizde bunun nasıl bir teknoloji olduğunu kestirememiş olsakta vay ulan adamlar nasıl yapmış demekten kendimizi de alamamıştık.Ama tekrar kayıt yapılmasın diye tırnakları kırıp sonra bir şekilde karar değiştirmişseniz onunda çaresi vardı. O minik çukurlara kağıt teperek çukurları doldururduk. Böylelikle tekrar istediğiniz kadar kayıt yapabilirdiniz.
Kaset A ve B olmak üzere iki taraflı çalışırdı. Şarkıların yarısı A yüzünde yarısı B yüzünde olurdu. A yüzü bitince kasedi çevirir B yüzünü takardık. Genelde bandrol olan kısım A yüzüdür ve A yüzünde hele de en başlarda sanatçının en sağlam şarkıları olurdu. B yüzünde ise sonlara doğru dandik, kolpa şarkılar olurdu ki bu bile kalemle kaset sarmayı haklı kılacak sebeplerdendir.
Eğer sevdiğimiz bir sanatçı ise ve şarkısını dinlemek istiyorsak kaset alırdık ya da daha önceden para verip almış bir yakınımızdan rica eder, ödünç alır, boş bir kasete kopyalardık(Tabiri caizse çekerdik). Tabi bunun için iki kaset çalarlı bir teybiniz olmalıydı. Orijinal kaseti çalarken diğer kasetçaların kayıt tuşuna basarak bütün kaseti kaydederdik. En güzel özelliği üzerine tekrar tekrar kayıt yapılmasıydı. (Bu arada sevdiğimiz şarkıların listesini yapıp kasetçiden karışık kaset doldurttuğumuzu belirtmeden geçemeyeceğim)
Kasetin üst kısmında sağda ve solda bulunan küçük tırnakları kırınca tekrar kayıt yapmazdı ve biz bunu keşfettiğimizde bunun nasıl bir teknoloji olduğunu kestirememiş olsakta vay ulan adamlar nasıl yapmış demekten kendimizi de alamamıştık.Ama tekrar kayıt yapılmasın diye tırnakları kırıp sonra bir şekilde karar değiştirmişseniz onunda çaresi vardı. O minik çukurlara kağıt teperek çukurları doldururduk. Böylelikle tekrar istediğiniz kadar kayıt yapabilirdiniz.
Kasetler 45 lik 60 lık 90 lık olmak üzere ayrılırlardı.
Genelde sanatçılar 45 lik kaset çıkarırdı. Orijinal bir kaset almışsam heyecanla ambalajını açar kapak yazılarını okurdum, hatta içinde şarkı sözleri de olurdu hemen ezberlerdik sözleri.

Coşkun Sabah, Ayhan Aşan, Sinan Özen,Nejat Alp, Arif Susam, Ümit besen, Cengiz Kurtoğlu...


" Bu akşam içimde hüzüüün varrr gözümde canlandı anılaaaarrr"la Coşkun Sabah,"nikahına beni çağıırr sevgilimm"le Ümit Besen, " pardon bir dakika bakar mısınız? ben sizi bir yerden tanır gibiyim...terkedip gitmişti seneler önceee..." diyerek Arif Susam,"gelin olmuş gidiyorsun","ilk aşkım sevgilim liselim benim"i dinlerken Cengiz kurtoğlu...
Sonra Grup Vitamin favorimdi.

Peki kendi sesini kaydeden yok mu? Önce sesimizi kaydedip sonra acaba nasıl çıkmış diye dinlerdik. Hayatımda ilk o zaman kendimden tiksindim. Sesimiz olduğundan farklı gelirdi kulağımıza.
Walkman kullandıysanız eğer bilirsiniz, taşınabilir kaset çalarım var diye sevinebiliyorduk o zaman. Ancak bir kaç tane kaset taşırdık ceplerimizde ve bir de pillerini. Pil biterse yenisini takmak için. Kalem pille çalışırdı walkmanler, pil zayıflamışsa ve bitecekse sanatçının sesi öyle feci bir hal alır ki anlatamam. Ses yavaşlar ve boğuk boğuk çıkmaya başlar. Yanınızda pil yoksa mevcuttaki pilleri ısırarak ömrünü uzatabilirdiniz. Gerçi pilin her tarafında diş izi olur ama görselliği kim takar. Önemli olan müzik keyfimize gölge düşmemesidir.
Kaseti başa ya da sona sarmak pili daha çok zayıflatacağından kalemle kaset sarmak tasarruf tedbiri olarak önerilir.
Walkman kullandıysanız eğer bilirsiniz, taşınabilir kaset çalarım var diye sevinebiliyorduk o zaman. Ancak bir kaç tane kaset taşırdık ceplerimizde ve bir de pillerini. Pil biterse yenisini takmak için. Kalem pille çalışırdı walkmanler, pil zayıflamışsa ve bitecekse sanatçının sesi öyle feci bir hal alır ki anlatamam. Ses yavaşlar ve boğuk boğuk çıkmaya başlar. Yanınızda pil yoksa mevcuttaki pilleri ısırarak ömrünü uzatabilirdiniz. Gerçi pilin her tarafında diş izi olur ama görselliği kim takar. Önemli olan müzik keyfimize gölge düşmemesidir.
Kaseti başa ya da sona sarmak pili daha çok zayıflatacağından kalemle kaset sarmak tasarruf tedbiri olarak önerilir.
Ne kadar eziyetli meşakkatli olsa da hayatımızın güzel günlerinin bir parçasıydı kasetler.
Mp3 çıkınca sıkıştırılmış müzikle birlikte sıkıştırılmış hayatla da tanıştık sanki.
Farkında mısınız dünya daha hızlı dönüyor artık ve zaman daha hızlı akıyor.
Ne dersiniz dünyayı başa sarmak için kurşun kalem işimizi görür mü acaba...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder