13 Şubat 2012 Pazartesi

"ENAYİ" STEPNE :))

Türkan Şoray'ın "Sultan" filmini hatırlar mısınız?

Filmde, 4 çocuklu dul bir kadını canlandıran Türkan Şoray'ın, birbirinden tatlı ve yaramaz olan 4 çocuğundan 3 ü erkektir. Erkeklerden ortanca olanı bir gün okuldan eve dönerken yolda sahipsiz,başıboş bir köpek bulur ve onu eve getirir. Çocuğun önlüğü, üstü başı leş gibidir. Belli ki okuldan çıkınca arkadaşlarıyla maç yapmış, dönerken de bu köpeği bulmuştu. Kabahati yetmiyormuş gibi bir de eve sokaktan köpek getirmekte neyin nesiydi. Annesinden saklamaya çalışsa da (annelerden hiç bir şey saklanamayacağı için :))) ) pek de başarılı olamaz. Başlarda karşı çıksa da çocuklarının ısrarına dayanamayan anne, köpeğin evde kalmasına razı olur. Sıra köpeğe isim bulmaya gelince çocuklarının bulduğu ismi beğenmeyip "sen Fedai, sen Recai, sen Hüdai bu da olsa olsa bu eve geldiğine göre Enayi" diyerek isim krizine son noktayı koyar.






İşte o köpek "Enayi"
İşte köpek gibi sevip sadık olan erkeklerin de genel adıdır "Enayi".

"Erkek değil misiniz, hepiniz aynısınız Allah kahretsin hepinizi" demeyi şiar edinmiş asalak kızlar topluluğunun bu sınıflandırmaya uymayan erkeklere taktıkları ortak isimdir "Enayi".

Kendilerini aldatmayan, her fırsatta koruyan kollayan, sahiplenen, sadık olan bir erkek isterler ama böyle bir erkeği bulunca da kıymetini bilen beri gelsin.

Şimdi bana nerede öyle erkek diyeceğinizi biliyorum.

Var öyleleri zibil gibi hem de. Bulabilene, hatta bulupta kıymetini bilene.

Her fırsatta erkeğin kafasının etini yemeyene, dır dır etmeyene. Erkekten beklediklerinin aynısını, aynı sorumlulukla yerine getirene var.

Erkeklerin hepsini aynı kefeye koyanların kaç tanesi sırf erkek istiyor diye hayatta hiç izlemeyeceği bir filme hiç itiraz etmeden gitmiştir.

Veya size sürpriz yapmasını beklerken kaçınız sürpriz yapabilecek imkanı var mı yok mu düşündünüz.
İmkandan kastım yalnızca maddi imkan değil ha! O an belki de olmadık bir şey oldu, bir engel çıktı unuttu yıl dönümünüz olduğunu. Kaç taneniz yargılamadan infaz etmek yerine, dinlemeyi ve onu anlamayı tercih ettiniz.

Verdiği randevuya geç kaldığında trip yapmadan güler yüzle karşıladığınız oldu mu?

Onu herhangi bir kız arkadaşının araması sizi rahatsız ederken, sizi arayan erkek arkadaşınız için aynı tavrı erkek yaptığında "ne var ki bunda? sen buna mı kızdın yoksa?" diye pişmiş kelle gibi sırıtmadığınız oldu mu peki?

Onun sizin ailenize gösterdiği hoşgörüyü kaç taneniz onun annesine gösterdi. Üstelik ileride anne olacağını ve aynı duyguların potansiyel taşıyıcıları olduklarını hatırlayarak.

İtiraf edin bu tarz erkekler her zaman iyi bir stepne (Türkçesi istetme :))) ) oldu sizin için. Anlamını bilmeyenler için söyleyelim stepne arabalarda bulunan yedek lastiktir.

Diğer erkekler de aradığını bulamayanlar, aldatılanlar, kandırılanlar, yıkılanlar kısacası lastikleri patlayanlar, yolda kalanlar hemen koştular bu stepnelere.

Çünkü o güne kadar hava pompalayarak, yani umut vererek hazırda bekletmişlerdi o "Enayileri" ve beklenen gün gelmişti artık.

Ona sevgi sözcükleri sıralayıp, o güne kadar onun gibi bir erkek görmediklerini, daha önceden yaşamadıklarını, yaşamanın tadına bizim "Enayi" ile vardıklarını anlatırlar.

Gazı verdikçe bizim balon şişer, şişer, şişer, yükselir, yükselir, yükselir tam zirveye ulaşacaktır ki aslında her şeyin kocaman bir yalandan ibaret olduğunu görür. Fısssss diye söner hemen fukara.

Gerçekler tüm çıplaklığıyla karşısındadır. Kendisini dünyanın en yakışıklı, en karizmatik, en merhametli, en iyi kalpli,en fedakar yapan kadın meğer bütün bunları kendisini gitmek istediği yere götürsün diye yapmıştır stepneye. Yarı yolda kalmasın diye yani.

Varmak istediği yere gelince de yepyeni bir lastik alıp bizimkini bagaja iteleyecektir anlayacağınız.

Olur da stepne erken farkına varır durumun ve arkasını dönüp gitmek isterse de ondan kötüsü yoktur. Onu yarı yolda bırakmakla suçlar. Sanki kendisi amacına ulaşınca bizimkini bagaja tıkmayacakmış gibi.


Allah'ım ne kıyametler kopar. Kandırıldığını, artık yaşayamayacağını, intihar edeceğini, öldüğünü, bittiğini, mahvolduğunu yineler durur.


Bizim gariban "Enayi" kabahatli olur. Onu en kötü zamanında yarı yolda bırakmaması, ortada koymaması, yaptığı fedakarlıkları, verdiği emekleri hiç olur "Enayinin."

Allah belasını vermelidir "Enayi"nin. S.ki kopmalıdır hatta.

Sonra ne mi olur 1 ay sonra o öldüm bittim diyen intihar edecek olan kız, sevinçten havalara uçmaktadır. Çünkü ya lastiği tamir ettirmiştir ya da yenisini almıştır lastiğin.

"Enayi" bulmakta zorluk çekmezler çünkü en büyük silahları geçmişte yaşadıkları aşklarını anlatırken mağduru oynamaları ve kendilerini acındırmalarıdır.

Terkedilmiş, feleğin sillesini yemiş , her yönden kaybetmiş bir kadının gözyaşlarına dayanabilecek bir "Enayi" yoktur çünkü.

Bunu çok iyi bildikleri için ne zaman yarı yolda kaldıklarını düşünürlerse timsah gözyaşlarını bizim "Enayi" tayfasını elde etmekte kullanırlar.

Ve bunu da çok iyi başarırlar.

Dünya tersine dünya oldu artık.

Bakmayın siz Emrah'ın filmlerinde Nuri Alço'ya ya da Tecavüzcü Coşkun'a roller değişti artık. Kullanıldığını düşünenler erkekler olmaya başladı.

Dört çocuğu ile kendisine sahiplik edecek bir baba, bir koca isteyen "Sultan"da da öyle olmadı mı? Minibüsçü Kemal'e kızıp bir hışımla bakkal Bahtiyar'ın yanında soluğu alan Sultan neticede yine dalavereci, haylaz, çapkın Kemal'e vermedi mi gönlünü.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder